29 Ağustos 2011 Pazartesi

ŞAŞI BAK ŞAŞIR ŞEKERLERİYLE BAYRAMINIZI KUTLARIM

En içten duygularla, herkesin bayramını kutlar, sağlık, mutluluk ve huzur dilerim.

Bayram şekerimiz neşeli olsun dedim. Şekerlere gözlerinizi şaşı yaparak bakın. Boyutlanıyorlar. :)

Buradan buldum

28 Ağustos 2011 Pazar

KAĞITLARIMI ÇIKARMIŞKEN...

Tepesini kesip köklensin diye suya daldırdığım sheflaralarım  salkım saçak köklenmişler. Saksıya almak lâzım. Yapışkanlı kağıtlarımı çıkarmışken saksıyı da dandik dekupajla donatayım dedim. Bir de bir çift SESİBER KUŞU'da gelip konuverdi. Annelerinden izin istedim kalsınlar diye :)

GÜLSEM Mİ, AĞLASAM MI?

 Saat 02.30 suları. Uykum nihayet gelmeye başladı. Biraz daha oyalanayım da yatar yatmaz uyuyabileyim diye amaçsız bir Google / Görseller gezintisi yapıyorum... Birden uyku muyku kalmadı cin gibi oldum. Çünki şöyle bir resim gördüm.
O uzun, maceralı sürecin sonunda ortaya çıkan, özgün, kendi çapımda en başarılı işlerimden biri olan duvar süsü tavus kuşumun ikiz kardeşleri bana bakıyor.

Nasıl bir benzerlik bu? Vallahi şok oldum. Üstelik de ne kadar sevdim o çizimimi. Ben bir keçe yastıktan ilham almıştım hatırlarsanız. Bu resimlere bakınca adeta ben yapmamışım gibi. Ortadaki renkli figürle, sağdaki resmin sol alt köşesindekini alıp üst üste koy, al sana benim tavus kuşu. Söyleyecek söz bulamıyorum. Hani çalıntı resim olsa, git kavgasını ver, öyle bir durum da yok. Ya onlar benim için kötü şeyler düşünürse... Ne tuhaf bir duygu, ne kötü bir duygu. Canım sıkıldı fena halde.



27 Ağustos 2011 Cumartesi

YİNE BONCUK DİDİKLEDİM

Yapılan işte doğru malzemeyi kullanmak ne kadar önemli. Bir yıldız modeli buldum, birazcık da ben ekleme yaptım. Doğru boncuklarla yaptığımı pek beğendim. Bundan çeşitli renklerde bir kaç tane daha yapacağım.




Bir de büyük boncuklarla deneyeyim, bakalım ne olacak dedim. İşte böyle abuk bir şey oldu. Eh madem saçmaladık, dibine vuralım bari deyip, zincirleri yıldızları ekledim. Bu sefer abuk ve subuk oldu :)






DEKUPAJCILAR, SİZE KÜSTÜM

 Evet küstüm.
Bir sürü güzel şey yapıyorsunuz, boy boy resimlerini çekiyorsunuz, sıra sıra yayınlıyorsunuz. Hiç biriniz de demiyorsunuz ki, "Yapan var yapamayan var. Şurda bir kadıncağız var, dekupaj yapmak ister ama bilmiyor, bakıp bakıp iç geçiriyor. Yapmayalım bu kadar imrendirmeyelim, sonra kötü yola düşer filan"
İşte oldu sonunda. Kötü yollara saptım. Sahte dekupaj yaptım işte. Heh heh heh.
Milattan önceden kalma yapışkanlı kağıtlarım vardı. Bir de konserve kutusu boşalınca, suç aletlerim tamamlandı işte.
Bunun dibini delip çiçek mi eksem, kalemlik mi yapsam? Evet, hiç utanmadan kullanacağım. Vebali size ait :)











24 Ağustos 2011 Çarşamba

İNCİK BONCUK (IVIR ZIVIR)

Karar verdim ben deliyim.
Biz salonda oturuken öyle fazla ışık sevmiyoruz. İki tane uzun ayaklı abajurumuz var, tatlı bir aydınlık veriyor. Ama boncuk yapmak için tatlı aydınlık yetmeeez. Hele yakın görüş yetisi yaş haddinden emekliye ayrılmışsa. Kadın otur televizyon seyredeceksen adam gibi seyret, bilgisayarla haşır neşir olacaksan ol, ya da örgü ör, bir şey yap, gece vakti boncuk senin neyine? Gündüzler torbaya mı girdi? Üstelik geçen yılbaşı kardeşciğim ışıklı, masaya monte edilen kocaman bir büyüteç hediye etti bana. Git otur masana, orada yap. Yok olmaz 30x30 mini sehpanın üzerine iki büklüm olup, ızdırap çekmezsem rahat edemiyorum.

Neyse efendim. Şunları yaptım.

Bu belki kolye ucu olacak, ikincisini yaparsam küpe.
Bu parçayı yaptıktan sonra resine batırdım. Sonra da bir yere astım, fazlası süzüldü. Böylece dokusu kaybolmadı. Son derece sağlam oldu. O kadar uğraşıp yaptıktan sonra, şöyle biraz oynayıp sıkıştırınca pıt diye dağılıverdiği çok oldu. Bu sorunu böylece kökünden halletmiş oldum.


Bunu da resinledim. Biraz daha farklı yaptım.  Bilezik olacak, bileğin üzerini sarar gibi görünmesi için form verdim. Bir straforun üzerine sapladığım kürdanların üzerine yerleştirerek resinledim. Alçak kesme boncuklar ipi, misinayı kesemeyecek. Ömür boyu garantili :)

Bir de, bu çiçeği yapmayı öğrendim. Sonra içine daha önce yaptığım bir başka çiçeği koydum. Daha güzel oldu.



Sonra da varyasyonlarını yaptım.







Bir de bunlar var. Bilezik olacaklar. Bu çiçeklerden yapıp üzerlerine iliştiririm belki.












Ah unutuyordum, bir de bu var. Arka plandaki :) Onu da boyunluk yapmak istiyorum. Ne güzel olur sıcacık, mırıl mırıl :D

19 Ağustos 2011 Cuma

BİR QUILLING SANATÇISI

Harika bir blogla karşılaştım. Bayan BAUKJE'nin çok güzel ve ilham verici quilling çalışmaları var. Görmenizi tavsiye ederim.

7 Ağustos 2011 Pazar

XL SERİSİNDEN İKİNCİ NİLÜFER KOLYE

Bir sürü yarım bıraktığım işim var. Pişirip, vernikliyor, bırakıyorum kenara. Takı kursuna filan gitmediğim için, klipsleri, kapamaları monte etmenin pratik yönlerini bilmiyorum. Bu yüzden olacak, hiç sevmiyorum işin bu yönünü. Şimdi de bunun için interneti karıştırmak lazım. Off, onları araştırıp öğrenene kadar ben 10 iş daha yaparım. Şimdilik yapabildiğim yere kadar hepsini bitirip, hızlı bir öğrenme sürecinden sonra da, son işlemleri yaparım.
E ben sabırsız biriyim. Bu halleriyle bloga atayım da rahatlayayım dedim.
Bu kolyenin nilüferleri, blogumu takip edenlere yabancı gelmeyecek. Burada sevgili arkadaşım Nilüfer'e yaptığım modeli, burada da onun yapım aşamalarını yayınlamıştım.
Artan desen blokundan da bu model çıktı.
Malzeme çeşidi yönünden pek zengin :) Polimer kil, resin, tel, kum boncuk, kristal boncuk, deri, metal.





5 Ağustos 2011 Cuma

ARAYA SIKIŞANLAR

Duvar süslerini yaparken, fırınlama, düşünme, sıkılma ve sıcaklık nedeniyle verdiğim aralara birşeyler sıkıştırmıştım. Unutmuşum.

 Artık kil parçalarını toparlarken bir iki minik renk topunu karıştırdım, çok hoşuma giden bu renk çıktı ortaya. Küpe aparatı da vardı. İçini dolduruverdim. Biraz da kesme ve kum boncuk, hepsi bu.
Üzerlerine resin dökeceğim. Bir Tahtakale Hobi çıkartmasına kadar kenarda bekleyedursun.




Bu yaprak motifli desen blokunu aylar önce yapıp kenara atmıştım. Mavi kısımlar yarı şeffaf kilden. Işıkta çok hoş duruyor, buzlu buzlu.
Küçük halkalarla, gümüş ince bir zincir üzerine takacağım.
Küpeler; üç ince zincirin ucunda birer yaprak sallanacak.
Yine malzeme eksiğim var. Demek ki bir de Tahtakale, Eminönü, Kapalıçarşı turu gerekiyor.









 Artan tavus kuşu desenlerinden birkaç parça daha çıkar. Belki bir başka panonun üzerine renk katarlar, belki de bunun gibi küpe filan olurlar.




4 Ağustos 2011 Perşembe

GELİNCİKLER - Videolu anlatım da yaptım :)

Tavus kuşu savaşlarında ortaya çıkan bir arka plan vardı ya, üzerine kırmızı çiçekler yapayım diyordum. Diyordum ama sonuçta ne yaparım kendim de bilemiyordum. Vallahi bu sefer tam dediğimi yaptım.
Önce hayal ettiğim çiçekler için desen bloku hazırladım, sonra yaprakları istediğim forma sokabilmek için alet aramaya başladım. Ucunda metal top olan kalem gibi aletler vardır bilirsiniz, uzun zamandır onlardan alayım diyorum, kısmet olmadı bir türlü. İşte tam da bu iş için lâzım. İyi de saat sabahın 3'ü. Nöbetçi eczane gibi, nöbetçi hobici neden yok?
İcatlar ihtiyaçtan doğarmış ya, işte öyle oldu. Öyle sevindim ki, bunu videolu anlatım haline getireyim, hem sevincimi paylaşayım, hem de ilgilenen krizzedelere faydalı olayım dedim :)
Çekim şahane değil ama, benim emekliye ayrılmak için yalvaran makinemle ancak bu kadar oldu. Maksat vatana millete faydalı olsun.







2 Ağustos 2011 Salı

TAVUS KUŞU Bölüm:4 NEREDE KALMIŞTIK ?

Küt diye bu resimleri koymak istemiyordum, ama facebook'ta paylaşınca ilk resim görünüyor




Başlamadan önce mazeretimi bildireyim. Keyfim yoktu. O yüzden buralara pek uğramadım. Gelen yorumlara cevap veremedim. Merak eden arkadaşlarım oldu, ilgileri nasıl mutlu etti beni. Hepinize çok ama çok teşekkür ederim.




Eveeet, nerede kalmıştık? :)

Sıcaklarda ve çıldırtan boyun tüylerinde kalmıştık değil mi? Planım önce o tüylü olan büyük tavuskuşunu bitirmekti, ama ben hangi plana sadık kalabilirim ki? Büyüğü bir kenara bırakıp ufaklığa döndüm.

Sevgili Fiamma'nın narçiçeği ve kum beji tavsiyesi kafamda dans edip duruyordu. Küçük olanın arka planını nar çiçeği yapmaya karar vermiştim. Resimler hep farklı renklerde çıktı, en doğru ton bu resimde. Tam nar çiçeği. Resimde pek belli olmuyor ama, üzerinde hafif renk dalgaları var. Mahsuscuktan hafif alev efekti :)

Kuyruk renklerinden biraz süs yaptıktan sonra yüzeyi düzelttim. Ah bu çok zordu, ikincisi gözümde büyüyor.

Arka plan için hazırladığım plakayı kısa bir süre fırınladım. Soğuduktan sonra zımparaladım. Tavus kuşunu yerleştirdim. Gözüme çok boş göründü. Fon renginden kabartma şekillerlerle dekore ettim. Yeniden fırına gönderdim. Bitti.
Ebadı: 24 x 28 cm




Sıra geldi diğerine...
Bunu da, kum bejinden turkuaza giden, hasır dokuma yapayım dedim. Dedim ama, ben ne zaman dediğimi yaptım ki :) İlle birşeyler karıştırıp, "böyle olsa nasıl olur acibaa" diyeceğim,
yaparken bir yandan da, "ya iyi olmazsa" diye kalp çarpıntıları geçireceğim.
Ah benim eksik tahtalarım, kaçırıp yakalayamadığım sevgili keçilerim....


Bu aşamada, artık tavus kuşunu filan hepten unutup, bitişik nizam hasır örgü yerine, seyrek bir dokuma yapmaya karar verdim. Kuyruk tüylerinin koyu renklerinden şöyle bir taban hazırladım. Bu taban, dokumanın deliklerinden görünecek ve derin bir efekt verecek.










Turkuaz ve kum bejine, fon renginin en koyusundan da ekledim ki, tabanla uyum sağlasın.
Bu skinner blend şeritleri hazırlarken başıma gelen bir sürü saçma sapan aksiliği anlatmayacağım, ama sadece şunu söyleyeyim, gece saat 12 de oturdum, sabah 8 de kalktım. (Burada tahtalar ve keçilerle ilgili cümleyi tekrarlamak gerekiyor)
Fakat doğrusu sonuçtan memnunum.
Ancaaaak, bilmem söylemeye gerek var mı, bu tavus kuşu için hiç mi hiç uygun değil. :'(
Şimdilik düşüncem; üzerine büyük, ateş kırmızısı çiçekler yapmak. Garantisi yok elbette :) Çiçek yapmak için oturup, kurbağa yapmış olarak kalkabilirim :) 



Yani, üçüncü arka planı yapmak gerek.
Dün ve bugün onunla uğraştım. Yapım aşamalarını resimleyemedim.
Ebruli ince şeritler hazırladım. Onları yanyana birleştirip bir plaka oluşturdum. Sonra bu plakayı 3x3 ebadında karelere böldüm. Bu küçük kareleri, önceden hazırladığım ve cam üzerine yerleştirdiğim plakanın üzerine, parke deseni gibi yerleştirdim. Kısa bir süre fırınladım. Parçaları yerleştirirken her birini tek tek Mod podge ile yapıştırdım. Kabarcık, şişme yapmaz diye düşünerek üzerine ağırlık koymadan fırınladım hem de. Fırından çıkarınca bir de ne göreyim? üzerinde, 2 - 3  cm çapında birkaç balon oluşmuş. Acele koştum, diğer camı üzerine yerleştirdim. Henüz sıcak olması ve çok az pişirdiğim için esnekliğini koruması sayesinde, kafamı duvara vurmaktan kurtuldum. Zımparaladım. Tavus kuşunu yerleştirdim. Bir kez daha fırınladım. Bu da bitti.
Ebadı: 26,5 x 21 cm






Bu çalışmadan çıkarılan dersler:
1. Minik minik işlerle uğraşırken, küt diye, teknik yetersizliğe düşülecek kadar büyük parçalar yapılmayacak. (Bu aşama geçildi)
2. Böyle bir "küt"e düşülürse, olmazsa olmaz şey, iyi ve ilgili sevgili blog arkadaşları. Sıkışınca "imdat" diye bağırılacak, bir çok yardım gelir. (Tecrübe ile sabit)
3. Planlı programlı işler bana uygun değil. Proje yapılacaksa, ya tam yapılacak, ya da bırak dağınık kalsın fıkrasından ders alınarak, doğaçlama çalışılacak. Tersi durumda sinir küpü olunur. (Olundu)
4. Büyük yüzeyleri zımparalamak ve parlatmak için derhal elektrikli el aleti alınacak. Aksi taktirde, "sırtım ağrıyor, belim tutmuyor, kollarım düştü" şeklinde dır dır edip, kafa ütülenmeyecek. (Zavallı Haluk'un kafası pırıl pırıl oldu)
5. Hiç bir iş için, 8 saat boyunca, popoyu sandalyeye yapıştırıp, kalkmadan çalışılmayacak. Arada bir saate bakıp, zamanın farkına varmak için gerekli önlemler alınacak. Bu yapılmazsa ayakların, beşer adet tombul sosis saplanmış mayalı hamurlar hâline gelmelerine, bacakların hipopotam bacağı formuna girişine şaşırılmayacak.
6. Renk karışımı yapılıyorsa, cimri olunmayacak. Artanın saklanabileceği, yetmeyenin delirteceği unutulmayacak. Durumun vehametine göre çeşitli çaplarda sinir krizine sebep oluyor.
7. Fotoğraf makinesi pilleri daima dolu olacak. İlkokulda bize patatesten pil yaptırıyorlardı. Buna güvenilmeyecek. Fotoğraf makinesinde işe yaramıyor.
8. Sabah giderken, çalışma masasında duran büyük tavus kuşunun üzerine "İşte budur. Muhteşem" diye not bırakan sevgili kocaya hemen telefonla teşekkür edilecek.
Ama geldiğinde koltuğa zincirleyip, toplu iğne başı kadar bir nokta üzerinde bir saatten fazla konuşup, seyretmesi için zorlama planları yapılmayacak. (Hmmmm, bu sonuncusunu en azından deneyeceğim :) Hiç değilse çaba gösterdiğimi bilsin.)