AZ LAF, ÇOK İŞ

Polimer kil ağırlıklı, pek çok şeyin resimlenmiş yapım aşamalarını bulabileceğiniz bir blog olmasına çalışıyorum.
Internet kullanmasını bilene, açık bir okul. Pek çok hobim var ve ben bu konuda oradan çok yararlanıyorum.
Bu blog aslında biraz da borç ödemek için. Ben epey yol aldım, şimdi yeni başlayanlara da ben faydalı olayım istedim. Deneyimli arkadaşlar da blogumu severlerse, onlarla da fikir alış-verişinde bulunmak, kadayıfın kaymağı olacak :)

27 Mart 2012 Salı

BİLGİSAYARIM DOKTORA GİDİYOR

İki gündür bilgisayarım iptal oldu. Bir süredir çok ses yapıyordu. Arazi vitesine takmış kamyon gibi. Gece geç vakit hobi odama götüremiyordum, alt ve üst katlarda orası yatak odası, millet uykusudan uyanır o derece. En sonunda içinden takırtılar gelmeye başladı, kapattım. Sanırım fanı sizlere ömür. Yarın doktora gidecek. Masa üstü bilgisayar bana pek keyif vermiyor nedense. Benim emektarın rahatı yok bunda. Ben neredeysen o da yanımda, yerine, o neredeyse ben oraya gitmek zorunda kalmayı sevmiyorum galiba.
Hasta iyileşene kadar yayın yok. Ama pek hoşuma giden bir şey yapıyorum şu günlerde, tam baharlık.
Bekleyin beni anacığım ...... :)

23 Mart 2012 Cuma

BİR AYNA ROMANI :)

Yaşlı, şişman, sarışın kadın (eeee orta yaşlı, balık etli desek? Balığın cinsini karıştırıp kafamı bozmayın) İlham Amca'sının yine kendisini terk ettiği günlerden bir gün (BAŞLAYACAM bu adamın kaprisine de), can sıkıntısı sesleri eşliğinde, odadan odaya dolaşıyor, yaratıcılığının kendisine neden böyle küskün davrandığını irdeliyordu. Olmazdı, olamazdı, barışmalıydılar. Düşmüş omuzlarını dikleştirmeye çalışaraktan, masasına oturup tiksinç bir lale yaptı. Rengi mengi iğrenç oldu. O esnada, yaşlar dolan gözlerine teller ilişti. Üzerlerine vuran cılız kış güneşine inat pırıl pırıl parlıyorlar ve ona göz kıpraştırıyorlardı. Yarabbiciği, acibağ bu bir işaret miydi?

Korkmayın, keçiler fazla uzağa kaçmadı, akşam olunca döner gelirler :)))

Gerçekten iğrenç bir lale yaptım. Sonra da teller ve şu minik boncuklarla bu rezaleti kapattım. Öylece bıraktım. Bir ara gözüme ilişti, sap ve yaprak ekledim. Yine bıraktım. Bir gün baktım, pek güzel parlıyorlar, üzerine resin döktüm, kenarına bakır şerit yapıştırdım. Sonra çeşitli zamanlarda, artan tüm resinleri, çiçekler yaparak değerlendirdim. Epeyce bir zaman da öyle durup, unutuldular. Geçenlerde onlara ani bir sevgi duydum, acıdım :) Gidip füme renkli bir ayna kestirdim. Böylece zavallılar gün ışığına kavuştular.
Ama resimlerini çekmek kâbus gibiydi. Ayna resmi çekmek ne zormuş. Onyüzbin resim çektim. Ancak bu kadar oldu. İtiraf edeyim, aslı resminden güzel.








20 Mart 2012 Salı

YENİ BİR POLİMER KİL

Uzun zamandır renk eksiğim nedeniyle yarım bekleyen bir işim var. Fimo'nun saks mavisi gerekiyor. Tahtakale Hobi'nin sitesine baktım, var görünüyor, koşa koşa gittim, ama ben gidene dek bitmiş. Baktım Fimo standında markası belli olmayan bir saks mavi polimer kil var. Fiyatı Fimo ile aynı, 3 TL. Aldım. Bu dediğim epey oldu. İşlerim, misafirlerim falan vardı. Ve her nedense hevesim yoktu. Hoş hâlâ da pek var sayılmaz. Bahar mı çartptı ne? Çalışma masamın başına hiç oturasım yok.
Bu gün ite kaka oturdum.

Yeni markasız kili açtım... Iyyyk. Yapış yapış bir şey. Hem ele sıvaşacak kadar cıvık, hem de kendisini lastik gibi topluyor. Makarna makinesinden geçireyim dedim, yarısı orada kaldı. Biraz yoğurdum, azıcık toparlandı gibi ama Fimo ile kıyaslanmaz. Cernit için çok yumuşak diye söyleniyordum, o hiç değilse lastik kıvamında değil. (Bir dip not: Yeni Cernitler daha da yumuşakmış, öyle talep geldiğinden yumuşak seri de yapmışlar)
Baktım, baktım, yarısı bitmiş işe pat diye bu yeni kille başlamaya cesaret edemedim. Öyle ya büyükçe ve çok emek verdiğim bir çalışmayı mahfetmek var işin ucunda.



Küçük bir parçayı pişirerek denemeye karar verdim. 110 derecede 30 dakika pişirdim. Renk biraz koyulaşmış.














Biraz da başka markalarla karışımının nasıl olacağını test ettim. Sculpey III'ün beyazıyla karıştırdım.
Karışmada sorun yok. Pigmentleri fazla güçlü değil sanırım. Aşağıda belli karışım oranları ile oluşan renkleri görebilirsiniz. Kalın olmayan parçalar pişirdiğimden, 110 derecede 25 dakika pişirdim





19 Mart 2012 Pazartesi

TAMAMDIR, KIŞ BİTMİŞTİR

Artık tamam, bitmese de bitti. İki gündür güneş geri geldi. Yine soğumaya kalkar mı acaba? Hiiiç umurumda değil. En azından buraya bahar geldi. Öyle sıkılmışım ki kardan, buzdan, soğuktan, alelacele tema değiştirdim, şahane olmadı ama en azından bahar. Daha oynayacağım renklerle filan.
Size tanıştırmak istediğim genç bir hanım var. Gerçi bloguna bakınca gördüm ki, bir hayli ortak blog arkadaşımız varmış. İsmi Kübra. Gencecik, gözleri pırıl pırıl bakan, güzel, şirin bir hanım. Şu meşhur vav kolyenin yeni sahibi. Tanışmak istedik, kolyesini elden teslim ettim. Ne iyi olmuş. Cuma günü Üsküdar'da buluşup kahve içtik. Bol bol güldük, şansımıza güneşli güzel bir gündü, pek keyifli oldu.

Yeni arkadaşım çok da zarif bir jestle, kendi yaptığı o güzel çiçeklerle süslü bir toka hediye getirmiş. Seramik ve kumaş çiçeklerini web sayfasında ve blogunda görebilirsiniz.

10 Mart 2012 Cumartesi

AMORF RESİN KOLYE

Hastayım, nezle de başladı, sürünüyorum. Normal insan ne yapar? Gider yatar. Ama o normal insanların yapacağı şey. Ben hangi kategoriye giriyorum bilemiyeciiim.
Vav kolyeyi yaparken resin artıp duruyordu, o sırada aklıma geldi bu amorf tasarım. Fazla yaptığım resinden bu çıktı. Bu gece oturduğum yerde halkalarını zincirlerini monte edip bitirdim. Eh bitirince de, birinci vazife, saate bakmadan yayına girmek lazım. Bu durum hepinizde var değil mi? Bitirir bitirmez derhal yayınlamak. Sabaha kalsa cezası var sanki. Resimlerini çekerken resmen başım filan döndü. Boynuma takıp da çekemedim, artık o sonra. Dükkanlara göndermeden çekerim.
Ay nezle çeneme vurdu. Tamam sustum. Buyrun resimleri.






8 Mart 2012 Perşembe

VAV HARFİ SİPARİŞİ

Sanırım bu kadar uzun ara vermemiştim hiç.
Bilgisayarım hep açık aslında. Oğlum mesaj atar, arar diye, benim gözümün açık olduğu her an açık. Arada bir hızlıca bloglarınızı gezip, bazen hızlıca laf yetiştirip kaçıyorum.
Hareketli günler içindeyim, ama çalışma odasında ki faaliyetten değil :)
Geçen hafta arkadaşlarımızı balayına uğurladık, cumartesi dönüyorlar, onları havaalanından alıp, bize yemeğe getireceğiz. Hazırlık yapacağım.
Sonra pazar günü tam 37 yıllık canımız arkadaşımız Kurtuluş taaaaa Avustralya'dan geliyor. Hazırlık yapacağım.
Ama hastayım. Koca da ben de hastayız. Üşütmüşüz, sürünüp duruyoruz. Hayır birimiz iyileşip, diğerimiz sonra hastalansaydık da, naz yapmaya yüzümüz olsaydı. Neyse iyi tarafından bakalım, ikimiz birden iyileşip evdeki hastalık süresini kısaltmış olacağız :)
Bu arada bir de sipariş aldım. Bir hanım kendisine vav harfli kolye yapıp yapamayacağımı sormuş. Arap alfabesinden bir harf de... ne ola ki.
Şöyle bir harfmiş: و  Biraz araştırınca hoş bir anlamı yüklendiğini gördüm. Özetle: "İnsan ana karnında vav harfi şeklindedir. Doğduktan sonra biraz doğrulur doğrulmaz kendini elif sanır. Ama ancak mezarda elif olur."
Derin mânâ. Üzerine kitaplar yazılır, yıllarca düşünülür.

Bu anlamı taşıtmaya çalıştığım bir eskiz çizdim.
Lale ana rahmini, vav da cenini temsil ediyor. Değerli bir canın gelişimini vurgulamak için altın renkli varakla kaplı ve şeffaf resin içinde.
Hanımın isteği 2-2,5 cm civarında bir kolye ucuydu, birazcık daha büyük oldu.
Eskizi gönderdim ve beğenildi.








Onayı alınca hemen yaptım. Hemen dediğime bakmayın. 1 haftadan uzun sürdü. Tasarımı yaparken 3 kez resin dökeceğimi düşünmüştüm. Ama 5 kez gerekti. İkişer-üçer damla. Eh donma sürelerini düşünürseniz, bir hayli uzadı. Ama neyse ki Kübra Hanım, beni sıkıştırmadı.






Bu gün nihayet bitmiş resimlerini kendisine gönderdim. Çok beğenmiş. Nasıl sevindim.
Siz nasıl buldunuz?







1 Mart 2012 Perşembe

ACİL CEVAP BEKLEYEN BİR SORUM VAR

Arkadaşlar, no'olur bilen cevap vesin. Bazı bloglarda yorum sayfası pop-up pencereyle açılıyor, Bu tarz yorum sayfalarında "e-posta yoluyla abone ol" butonu yok mu, ben mi bulamıyorum? Bu durumda yeni yorumları, cevapları takip edemiyorum, Hep geri dönüp bakmak lazım, ama benim hafıza kutusu dolu, nereye ne yazdığımı, sorduğumu unutuyorum.