Ağustostan beri yayın yapmamışım. Ne ayııııp. Niye böyle oldum ve hatta olduk konusunu, sanırım 1-2 yıl kadar önce bir kaç blogda işlemiş, bloglarımıza vakit ayırmayı ihmal etmemek konusunda hemfikir olmuş, hatta blog yayınlarımızın facebookda paylaşıldığı durumlarda, yorumlarımızı bloglara yazmak konusunda da anlaşmıştık. Ama olmadı / olamadı nedense. Nedense değil aslında, sebebi sanırım hız tutkusu, her şeyi anında yaşayıp tüketmeye alıştık.
Oysa blog yorumları ne güzeldir. E-posta ile mektup arasındaki fark gibi. Hız tutkusu demiştim ya, işte bu dediğim çok iyi bir örnek oldu galiba. Baksanıza bloglardan bahsederken bile nostalji yapıyor gibiyim.
Neyse, yeni yılınızı kutlamak da istiyorum. Geç oldu ama ne yapayım hastayım. Komik bir kutlama sürprizi yapmak istiyordum, ama sahiden hastayım elim varamadı bir türlü.
Üşüttüm herhalde. Berbat kuru bir öksürük başladı yaklaşık 1 hafta önce. Giderek arttı, öyle bir hale geldi ki, kriz başlayınca vücudum öksürmeyi durduramaz oldu, boğulmanın kıyısına gelir gibi olmaya başladım. Benim yılbaşında en sevdiğim zaman, senelerdir TRT'deki Viyana Filarmoni konseridir, tam o esnada başlayan öksürük nöbeti ciddi tehlike arzetmeye başlayınca,kendimizi acilde buluverdik. Bir iğne, bir ilaçlı hava seansından sonra biraz açıldım. Akut bronşit olmuşum. 4 tane ilaç verdiler. Çok sıkışmazsam asprin bile almayan ben ve 4 ilaç... 500lük antibiyotik pek ağır geliyor. Neyse geçecek.
Haaa bu arada sigarayla arama, Ağustostan beri ciddi bir mesafe girdi, öyle aniden ve kendiliğinden. Günde 1,5 paket sigara içerken günde 3 taneye iniverdi. Kendime bir slogan buldum "bırakmadım ama içmiyorum" diye. Bana pek iyi geldi bu laf. Özgürlüğümü kısıtlamadan, kendi isteğimle anlamına geliyor. Şimdi bu hastalıktan sonra sanırım daha da uzaklaşacağız :)
Eveet bu kadar laf ve uzun aradan sonra acaba nereden başlasam?
Aaaaa blogumda bugüne dek yayınlamamış olmak sahiden ayıp. Konu Atatürk olunca her yerden önce burada yayınlamalıydım. Muazzam bir onur gecesi idi. Atatürk'ümüzü sevdiği şarkılarla andık. Nasıl özendim, nasıl heyecanlandım anlatamam diyeceğim ama, dinleyince (dinlerseniz) anlayacaksınız :)
Özel bir kıyafet yaptım kendime. Yakından ne olduğu belli olmuyor ama uzaktan... bakın bakalım neymiş :) Aslında heyecandan şöyle doğru dürüst bir resim bile çektirmeyi unutmuşuz. Hele Haluk'la resmimiz hiç yok, iyi ki sahnede berabermişiz.
ÖNCE PROVALARDAN...
Provalarda bile 10. marşı ayakta söylenir.
Davetiyemizi ben hazırladım. Fondaki notalar "Sarı Saçlım, Mavi gözlüm"e ait.
VEEEE KONSER GÜNÜ
Videoları buraya yüklemek pek zor. Link versem olur mu?
1-) Haluk'la yaptığımız düet için
buraya bir tık. Ama çok rica ediciiim, iki amatör olduğumuzu unutmayın olur mu :)))
2-) 10. Yıl Marşı ile final için de
buraya bir tık. Çok güzeldi. CD çekimlerini şimdilik buraya aktaramadığım için görüntüler HD değil. Ve doğrusu CD kayıtlarındaki salonun durumunu göstermeyi isterdim. Protokol dahil herkes ayakta ve hep bir ağızdan söylendi, bayraklar sallandı. Harikaydı.
Nasıl bir heyecansa, koronun tamamı toparlanamadık, resimde hoca bile yok.
500 kişilik salon dopdoluydu, konser başladıktan sonra arkalarda ayakta izleyenler bile varmış.
6 yıllık koronun konserlerine ilk defa kaymakam geldi. Doğrusu Haluk'un Mülkiye'den sınıf arkadaşıymış, davetimizi memnuniyetle karşıladı. Ön sırasa sağdaki beyaz saçlı bey Kaymakamımız Muammer Aksoy, sol yanındaki hanım eşi. Soldaki hanım Belediye başkanımızın eşi, yanında Başkan Özer Kayalı. O da konserimize ilk kez geliyormuş.
***
Durun bitmedi.
Eylül'de de Zeki Müren'i anma konserimiz vardı.
Ohhh bee, özlemişim, hasret giderdim. Hele birde sesiniz gelirse amaaaan değmeyin keyfime.
Yarın da üretim yayını var. İzleyin beni anacığım...