Evet, hoşçakal İstanbul. Yordun bizi yahu. Aslında sen değil, adı İstanbul kalmış olan bu tuhaf şehir yordu.Yok yok o da değil, senin İstanbul olduğunu fark etmeyenler yordu. Güzelliğinin farkına varmadılar, çirkin bir yaratık yaptılar seni. Orandan burandan sivilce gibi pörtleyen kuleler, o güzel yüzünü şark çıbanı gibi oyan betondan parklar, yemyeşil saçlarını kökünden kazıyıp seni kel bırakanlar. Gül kokulu nefesin artık egzos kokuyor, kibarlığının yerinde odunlar dolaşıyor. Yazık sana.
Gidiyoruz buradan. Kuşadası'a taşınıyoruz. Baktım da orada da ağaçlar kesilip evler yapılıyor, hatta yapılmış bile. Gidelim bir yerleşelim de, orada savaşma yolları arayalım :)
O nedenle bu belki blogumda İstanbul'dan yaptığım son yayın olabilir. Malum toplanma taşınma zor iş, epey vakit alıyor.
Şimdiiii gelelim yeni cicilere.
Fuardaki en büyük kazanımlarımdan biri de sevgili Ezel Hanım. Şeker köpüşü KÖPÜK'ün resmini telefon kılıfına uygulamamı istedi. Ezel hanım tam bizi gibi. İflah olmaz bir hayvan sever. Köpük öyle cins köpek filan değil, sokaktan alınma. Ne güzel değil mi?
Ah tam da yeri gelmişken bir parantez açayım: Ezel Hanımın sokakta baktığı kedilerden biri yavrulamış. Anne ve bebişleri yuvalandırmış, bir tanecik güzeller güzeli bir kız kalmış, şimdilik kısa bir süre için geçici yuvasında kalıyor. 6 aylık, kısır, aşıları tam, karnesi var, kibar, kucak ve muccuk kedisi. Üstelik 2-3 ay anne sütü ile beslenmiş. Yani çöpsüz üzüm mü dersiniz, yeme de yanında yat mı dersiniz artık siz karar verin. Adı NİSAN. Buraya bir resmini koyuyorum, diğerleri akşam facebook'da yayında olacak. Haydi bir elverin de şu bebişe bizler gibi bir anne bulalım.
Parantezi kapattım, devam ediyorum.
En zevk alarak yaptığım çalışmalarımdan biri oldu. Ben de kendime Uyku'nun resmi ile bir kılıf yapacağım.
Madem dekupaj kabartma ile başladık, öyle devam edelim. Bıçaklığımın odun görüntüsünden bıktım, iki arada bir derede adam ettim. Daha önce yenilediğim ekmek kutusuna takım oldu.
Bu modelin farklı renkte olanını fî tarihinde bir kez daha yapmıştım. Burada
Gidiyoruz buradan. Kuşadası'a taşınıyoruz. Baktım da orada da ağaçlar kesilip evler yapılıyor, hatta yapılmış bile. Gidelim bir yerleşelim de, orada savaşma yolları arayalım :)
O nedenle bu belki blogumda İstanbul'dan yaptığım son yayın olabilir. Malum toplanma taşınma zor iş, epey vakit alıyor.
Şimdiiii gelelim yeni cicilere.
Fuardaki en büyük kazanımlarımdan biri de sevgili Ezel Hanım. Şeker köpüşü KÖPÜK'ün resmini telefon kılıfına uygulamamı istedi. Ezel hanım tam bizi gibi. İflah olmaz bir hayvan sever. Köpük öyle cins köpek filan değil, sokaktan alınma. Ne güzel değil mi?
Ah tam da yeri gelmişken bir parantez açayım: Ezel Hanımın sokakta baktığı kedilerden biri yavrulamış. Anne ve bebişleri yuvalandırmış, bir tanecik güzeller güzeli bir kız kalmış, şimdilik kısa bir süre için geçici yuvasında kalıyor. 6 aylık, kısır, aşıları tam, karnesi var, kibar, kucak ve muccuk kedisi. Üstelik 2-3 ay anne sütü ile beslenmiş. Yani çöpsüz üzüm mü dersiniz, yeme de yanında yat mı dersiniz artık siz karar verin. Adı NİSAN. Buraya bir resmini koyuyorum, diğerleri akşam facebook'da yayında olacak. Haydi bir elverin de şu bebişe bizler gibi bir anne bulalım.
Parantezi kapattım, devam ediyorum.
En zevk alarak yaptığım çalışmalarımdan biri oldu. Ben de kendime Uyku'nun resmi ile bir kılıf yapacağım.
Son halini resimlemeyi unutmuşum,
kenarları boncuklandı
Madem dekupaj kabartma ile başladık, öyle devam edelim. Bıçaklığımın odun görüntüsünden bıktım, iki arada bir derede adam ettim. Daha önce yenilediğim ekmek kutusuna takım oldu.
Veee nihayet polimer kil kolyelerim. Ay bunları pek özlemişim.
Önemli not: 1 ve 3 çiçeklerin (yani nilüfer hariç) tasarımı bana ait sayılmaz. Vaktiyle internette gördüğüm iki modelden esinlendim. Hatta esinlenmeyi de aştım demek daha doğru olur. Ne yazık ki şimdilik orjinallerini bulamadığım için yayınlayamıyorum. Ama kolyeye dönüştürme kısmındaki tasarım benim.