AZ LAF, ÇOK İŞ

Polimer kil ağırlıklı, pek çok şeyin resimlenmiş yapım aşamalarını bulabileceğiniz bir blog olmasına çalışıyorum.
Internet kullanmasını bilene, açık bir okul. Pek çok hobim var ve ben bu konuda oradan çok yararlanıyorum.
Bu blog aslında biraz da borç ödemek için. Ben epey yol aldım, şimdi yeni başlayanlara da ben faydalı olayım istedim. Deneyimli arkadaşlar da blogumu severlerse, onlarla da fikir alış-verişinde bulunmak, kadayıfın kaymağı olacak :)

24 Mayıs 2014 Cumartesi

KABARTMA DEKUPAJLARIM CNR EV TEKSTİLİ FUARINDA SERGİLENİYOR

Yaptığım çalışmaların perde aksesuarı olarak dikkat çekeceğini kırk yıl düşünsem akıl edemezdim.
Efor Perde'den bir telefon geldi. Ahmet Bey. Polimer kil ile çocuk odaları için perde aksesuarı yapar mısınız dedi. Polimer kil buna pek müsait değil. Olur ama seri üretim olmaz. Dekupaj yapalım dedim. Çok açık fikirli, yenilik ve önerilere açık bir bey. Taleplerine uygun bir kaç numune yapıp gönderdim. Pek coşturucu iltifatlarla çok beğendiklerini belirtti. Ve Cuma akşam üstü arayıp, Çarşamba başlayacak fuara modelleri yetiştirebilir misiniz demez mi? Biraz sıkı çalışır yetiştiririm diye düşündüm. Aman allah bir de ne göreyim, hamur az kalmış, mümkün değil yetmez. Pazartesi 19 Mayıs, kargo şirketleri çalışır mı vs. vs. kabuslar...
Ama yaşasın Tahtakale Hobi Hayri Bey, yaşasın Aras Kargo. Pazartesi sabahı malzemelerim geldi. O ana kadar kesme biçme işlemleri de bitmişti.
Haluk beni çalışma odamdan çıkartıp salona konuşlandırdı, kendisi de geçti masanın bir başına. Taban fonlarını yapıştırdı, kat kat vernikleri attı, bitenleri balkona taşıyıp çabucak kurumalarını sağladı. Aslan koca.
Ama işte sevdiğim işi yaparken DUR düğmem bozuluyor, PAUSE desen o hiç yok zaten. Salı'yı Çarşamba'ya bağlayan gece bir kaptırmışım, saati filan unutmuşum. Bir ara Haluk'u gördüm karşımda, meğer saat sabah 8 olmuş :))))) Güldüğüme bakmayın, koca fena kızdı. Kendini hasta mı etmek istiyorsun diye fena fırça yedim. Ah şimdi bunu yazıyorum, Doruk'da okuyacak, bir fırçada ondan gelecek :))) Ama çok zevkli idi ne yapayım? Özellikle kendi çizimlerimi çalışmanın verdiği keyfi ben anlatamam ama siz anlarsınız, zira hepimiz aynı değil miyiz? İnek, İkiz balıklar ve Köpüş benim çizimim. Onların resimlerine iltimas geçtim, büyük büyük :))) Daha önce başka bir vesile ile onları yayınlamıştım.

Fuar 25 Mayıs Pazar akşamına kadar devam ediyor.





Yukardaki resimler ilk yaptığım numuneler.
Asıllarının resimlerini tek tek çekmeye fırsat olmadı.

Aşağıda toplu çekim var. Üstelik yeni modeller de var. Her biri çift üretildi.


Efor Perde'ye fuarda başarılar diliyorum. Fuarda çektikleri resmi gönderme nezaketleri için Ahmet bey ve Yalçın Bey'e teşekkürler.







10 Mayıs 2014 Cumartesi

YENİ MODELLER, KEYİFLER VE DAHA BAŞKA ŞEYLER

Amma da boşladım blogumu. Tembellikten değil vakit bulamaz oldum. Ama keyiften.
Geçenlerde facebookta da yayınladım. Artık polimer kil takılarım Kuşadası'nda çok güzel, turistik bir mağazada (FOI ACCESORIES) satılıyor. Oradaki ürünlerin hepsi de pek güzel. Benimkiler için de güzel bir sunum yaptılar. Pek mutlu oldum. Resimleri aşağıda.

Kabartma telefon kılıflarım da yine çok hoş bir mağaza da (MyPhone) vitrinde. Ama her gidişimde resim çekmeyi unutup çıkıyorum. Bunun sebebi de mağazanın sahibi olan şeker hanım. Adı Filiz. Her seferinde sohbete dalıyoruz resmi filan unutuyorum :)) Neyse bir dahaki gidişime inşallah unutmam.
Yeni modellerim Filiz Hanım'ın mağazası için. Bir telefon kılıfı, bir de mini Ipad kılıfı. Hah onların resimler var ama :)

Keyif kısmına gelince; oğulcuğum geldi. Anneler günü öncesi ne güzel oldu, hem de çifte kavrulmuş tarafından,çünki bu defa ikinci oğlumuz gibi sevdiğimiz arkadaşıyla geldiler. Ahh yine doyamadan gidecekler. Yarın sabah yolcu edeceğiz.

Bu gün biraz dolaştık, milli parka gitmemiştim, bulutlu hava, arada bir çiseleyen yağmur eşliğinde pek güzeldi, yeşiller coştukça coştu. Bununla ilgili bir kaç resim var ama asıl resimler Doruk'un telefonunda. Onları daha sonra yayınlarım, bu gece benim telefonda ne varsa artık :))

Daha önce yazmıştım galiba, her cumartesi Türk sanat müziği koro çalışmamız var. Eğer program değişmezse yarın yerel radyolardan birinde canlı yayında söyleyecekmişiz. Ama ben radyonun adını unuttum iyi mi :))))
Bu macerayı da yarından sonra yazarım.Hatta Zeki Hoca'dan izin alıp en azından birazcık ses kaydı yapmayı bile planlıyorum, vallahi kendim için değil, maksat sizlere hizmet olsun. Hih hih hiiiiii.

Bu gecelik bu kadar. A unutmadan, şu anda masada bitirilmeyi bekleyen, başlanmış çalışmalar var, yani demem o ki, beni izlemeye devam edin :)))

Buyrunuz resimler:
Mini Ipad Kılıfı
Fatma'nın eli. Aman bununla ilgili ne çok efsane varmış. İslam, Musevi ve Hindular gibi farklı din ve topluluklarda Hamse Eli, Humsa Eli, Hameş Eli, Miryam'ın Eli gibi isimlerle anılıyor. Buralardaki efsaneye göre bir kıskançlık hikayesi: Hz.Fatma helva kavururken eşi Hz Ali'yi bir odalıkla pek samimi bir halde görünce kan beynine sıçrıyor, kaşığı filan unutup, helvayı eliyle karıştırmaya başlıyor. Ama eline hiç bir şey olmuyor. O günden sonra o elin kutsallığına, yenilmezliğine, her güçlüğün o elle yenileceğine inanılıyor. Ve tabii gücüne. Benim notum: Bence o elin o andaki gücünün ne olduğunu en çok Hz. Ali biliyordur :)))
Kuzey Afrika'da da bu ele çok önem veriliyormuş. Zîra el ile ilgili bir başka efsane de bugünkü Tunus'un Kartaca olduğu zamanlardan. Kartaca'yı kuran kraliçe Dido ile ilgili. Ben pek bağlantı kuramadım ama bu da bir aşk hikayesi.
Şimdi efendim, Kraliçe Dido Kartaca'yı kurmuş, tam o sıralarda Aeneas isimli bir komutan da Roma'yı kurmak için yer arıyormuş, yolu Kartaca limanına düşmüş. Eh Dido, koskoca kraliçe, çirkin olacak değil ya. Komutan da, o kadar deniz gezip, o kadar denizciye hükmeden adam. Onun da çelimsiz, kara kuru olacak hali yok elbet. Eh bu durumda birbirlerine aşık olmaları kaçınılmaz. Amma velakin, bunlar hahaha hihihi durumlarını fazlaca abartınca, Aeneas efendi Roma'yı kurmayı unutmamış mı? Unutmuş tabii. O zaman da O'na bu görevi veren Tanrılar fena bozulmamışlar mı? Bozulmuşlar. Eh Tanrıların bozulması sizin benim bozulmamıza benzemez, fırçaları fena olur haliyle. Fırçadan derisi tahriş olan esas oğlan, esas kıza haber vermeden, gemilerini topladığı gibi kirişi kırmış. Dido durumu fark etmiş ama artık çok geçmiş. Gözden kaybolana kadar gemilerin ardından bakıp el sallamış, sonra da Aeneas'ın hediyesi hançerle kendisini öldürmüş. Bu yüzden oralarda bu ele Dido'nu eli deniyormuş.
Sakın bana ne alaka diye sormayın. Dedim ya, ben bağlantı kuramadım, efsane böyle, anlatanların yalancısıyım.
Yalnız şöyle bir durum var. Pek çok el figürü inceledim. Çok büyük bir çoğunluğunda ortak nokta, eldeki balıklar ve ortadaki göz. Şimdi; Hz. Fatma konulu efsanede, el önemli bir rol sahibi. Ama orada balık ne arasın? Böyle bakınca Dido'nun başrolde olduğu  efsane ele daha uygun geliyor. Hani adam denizden gidiyor, kadın el sallıyor, yukarı kaldırdığı eliyle adeta onu daha çok görmek istiyor filan gibi... mi???
Ah işte bilgin olmadan fikrin olsun diye debelenirsen, böyle çarşafa dolanırsın.





Telefon Kılıfı.
Aslında dînî motifler çalışmayı sevmem ama talep bu yönde oldu. Efes, Meryem ana evi yakın olduğundan turistler buraya ait bir şeyler istiyormuş. Eh madem bu işe soyunduk, biraz ticarî düşünmek gerekiyor. İşin bu tarafı bir yana, çok beğendiğim bir çalışma oldu. Hâlelerin üzerine altın yaldızla işleme yaptım, üst kısma da altın renkli parmak yaldızla parlaklık verdim.




FOI ACCESORIES'dan kareler

MİLLİ PARK'DAN BİR GÖRÜNTÜ

Bu da çakma selfiemiz. Resmi Doruk değil Serhan çekti :)))